Beyin Egzersizleri
  Beyin Gücü
 






Beyin Gücü 1 :
 
Beyninizin daha iyi çalışmasını sağlamak için dans etmek gibi güzel bir yöntemi espresso...
Bir işi yaparken zorlanırsanız, hareket etmeye başlayın. Yürüyün, koşun, kaykaya binin, ip atlayın ya da dans edin. Böylece daha hızlı düşünmeye başlarsınız ve işinize geri döndüğünüzde kendinizi daha rahat hissedersiniz.

Beyninizin daha iyi çalışmasını sağlamak için dans etmek gibi güzel bir yöntemi espresso içmeye tercih edebilirsiniz! Egzersiz, kalori yakmanıza da yardımcı olduğu için daha faydalı bir yöntem olarak kabul edilebilir.
Aşağıdaki bilgileri okuyarak neden daha fazla egzersiz yapmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz:

Kan dolaşımını iyileştirir! Egzersiz yapmanız, kan dolaşımını arttırarak beyin fonksiyonlarınızın daha iyi çalışmasını sağlar. Fiziksel aktiviteler yapmanız sayesinde oksijen ve besinler, beyninize ve vücudunuzun diğer bölümlerine daha kolay taşınır.
Rahatlatır! Egzersiz yapmanız, moralinizi iyileştiren endorfinin salgılanmasını tetikleyerek stres ve depresyon sorunlarının iyileştirilmesini sağlar. Ayrıca uyku kalitenizi arttırarak daha dinç ve huzurlu olmanıza yardımcı olur.
Dayanıklılığınızı arttırır! Yüzme, treking yapma, koşma ve tempolu yürüme gibi aktiviteler kalbinizi ve akciğerlerinizi güçlendirerek arterlerinizin esnekliğini arttırır. Düzenli olarak egzersiz yapmanız kan basıncınızı sürekli kontrol altında tutabilmenizi de sağlar.
Barsaklarınızı daha iyi çalıştırır! Kabızlık mı çekiyorsunuz? Egzersiz yapmanız barsaklarınızın ve diğer vücut fonksiyonlarınızın daha iyi çalışmalarını sağlar.
Kaslarınızı güçlendirir! Egzersiz yapmanız kaslarınızı güçlendirir, esnekliğinizi arttırır, kemiklerinizi güçlendirir ve gerilen kaslarınızın gevşemesine yardımcı olur.

Bir öneri: Düzenli olarak egzersiz yapmanız GerçekYaş’ınızı 9 yıla kadar gençleştirebilir
 
 
 
Beyin Gücü 2 :
Beyin kapasitesini arttırıcı en önemli isim de, insanın irade gücü irade gücünü etkileyen; irade gücünü arttıran “MÜRİD” ismidir. Çünkü “ALLAH’IN İRADE SIFATININ ADI”dır.
"MÜRÎD" ismi, bildiğimiz kadarıyla ilk defa olarak bize açılmış, bir "sır"dır!.
Bizden evvel, hiç kimse bu ismin zikrini yapmamış ve başkalarına da tavsiye etmemiştir. Hattâ din ve tasavvufla uğraşan pek çok kişi, bu ismin varlığını bile bilmez. Çünkü kitaplarda daima diğer sıfatların isimleri yazılır da; "İRADE" sıfatının ismi yazılmaz!.
Muhakkak ki bu da Allah'ın bir hikmeti sonucudur.
"MÜRÎD" ismi, yaptığımız çeşitli çalışmalar sonucu olarak müşahede ettik ki, insanda en süratli gelişmeyi sağlayan bir güce sahip!.
"MÜRÎD" ismi, "ALLAH" adıyla işaret olunanın "İRADE" sıfatının adıdır!.
"MÜRÎD" ismi sonucu olarak "ALLAH'IN İRADE SIFATI" bizden ortaya çıkar ve "İRADE" sahibi olarak algılanırız.
"ALLAH"ın "İRADE" sıfatının adı olan "MÜRÎD" ismini zikrettiğiniz zaman; terkibinizdeki bu ismin mânâsı güçlenir; beyninizdeki "İRADE" fonksiyonu daha kapsamlı olarak faaliyete geçer ve eskiden iradeniz zayıf olduğu için başaramadığınız bir çok şeyi rahatlıkla başarabilirsiniz.
Hemen hepimiz, pek çok şeyi biliriz de, bir türlü bu bildiklerimizi uygulamaya koyamayız. Bunun da gerçekte tek bir sebebi vardır, İRADE ZAYIFLIĞI!.
İşte bu irâde zayıflığının çaresi, anladığımız kadarıyla "MÜRÎD" isminin zikredilmesidir. Bu ismin zikredilmesi sonucu, kişinin ilgi duyduğu konuya karşı iradesi güçlenmeye başlıyor ve eskiden bilip de tatbik edemediği pek çok şeyi kolaylıkla tatbik edebilir hâle geliyor.
Meselâ diyelim ki içkiyi bırakamıyor; TASAVVUF EHLİNE KESİNLİKLE YASAK OLAN SİGARAYI BIRAKAMIYOR; veya istediği gibi ibadet edemiyor; yahut kendini ilme verip kararlı bir biçimde ilim çalışamıyor; işte bu durumda bu zikir, kişinin irade gücünü arttırdığı için, kolaylıkla bunları başarabiliyor.
İnsanların cehennemde azâb çekmelerinde en büyük faktör, kendilerindeki irade gücünü kullanmayışlarıdır!. Bunun temelini de beyinlerinde "MÜRİD" isminin zayıf açılmış olması teşkil eder. "MÜRİD" isminin zikri "irade" sıfatını güçlendirir. İrâde gücünün kullanılması da tatbiki ilme bağlıdır!
İlim, iradeyi tahrik eder; ancak, birçok insan, bazı şeyleri bilir, fakat tatbik etmez.
İşte bu da kendisindeki irade noksanlığı, irade zâfiyetidir!.
Burada kesinlikle anlamamız gereken bir husus da şudur;
Siz asla ötedeki, yukarıdaki bir TANRI'yı zikretmiyorsunuz!.
Siz, varlığınızın her zerresinde tüm varlığıyla mevcût olan SONSUZ - SINIRSIZ ALLAH'ın bazı sıfat ve isimlerinin sizde açığa çıkmasını, sağlama yolunda bir çalışma yapıyorsunuz. Ve ancak algılayabildiğiniz nisbette, gerek kendinizde ve gerekse çevrenizde, Allah'ı tanıyabilirsiniz!.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, "MÜRÎD" ismi, bize göre, kişinin ALLAH'I tanımasında en süratli yoldur.
Ancak bu tanıyışı Allah'tan "Hazmı ile" talep etmek gerekir. Zirâ, "hazımsızlık" insanın başına olmadık işler açar!.
MÜRÎD” isminin mânâsı diğerlerine göre daha az nispette aşikâre çıkmış ve bundan dolayı da iradesi zayıf olan, bildiğini tatbik edemeyen bir beyin söz konusu olduğundan; siz genel zikirlerle olaya yaklaşsanız, hepsi aynı nispeti koruyarak güçleneceğinden, bu ismin mânâsı yönünden kolay kolay netice alamazsınız!.
Ama buna karşılık, siz direkt olarak “MÜRÎD” zikriyle olayın üstüne gittiğiniz zaman; kısa sürede görürsünüz ki, kişi “irade” yönünden, yâni bildiğini tatbik etme yönünden büyük mesafeler alır.
 
 
Beyin Gücü 3 :
 
Bütün insanların beyinleri zaten genelde yaygın dalgaları yaymaktadırlar.
Dua ise, yönlendirilen dalgalar türünde oluşur.
Meselâ yağmur duası, belli bir gurup insanın, tek bir amaca yönelik olarak beyin dalgası üretmesi; yağmur yağması için o bölgede bulutları toplayıcı belirli bir manyetik alan oluşturma çabasıdır!.
Bunun gibi, özellikle kadınların belli bir istek uğruna bir araya toplanıp şu kadar tesbih çekip, dua okuyup, o isteği talep etmeleri, hepsinin beyin güçlerini tek bir isteğe yönelik olarak odaklamalarıdır.
DUA ederken bazı hareketler oldukça önemlidir.
Dua ederken, kollar, koltuk altı görülecek bir şekilde yana açılıp, eller, yüze paralel bir şekilde öne uzatılmalıdır. Takriben yüzden 30 santim mesafede parmak aralıkları hafif açık olan ellerin, parmaklardan çıkan ışınların, alından çıkan ışınlarla ilerde bir birleşim yapacak şekilde yönlendirilmesi son derece faydalıdır.
Bakın bu konuda Hazreti Rasûl aleyhisselâm ne buyuruyor:
"Herhangi bir kul, koltuğunun altı görülecek şekilde ellerini kaldırır ve Allah'dan bir dilekte bulunursa; acele etmediği takdirde kesinlikle duasına icâbet edilir.
-Acele nasıl olur yâ Rasûlullah?.
-“Dua ettim, ettim; kabul olmadı” der (de vazgeçer)... İşte bu yanlıştır! Dua yerine gelene kadar ısrar etmek gerekir.
Ellerden parmak uçlarından yayılan dalgalar ile beyinden "yönlendirilen dalgalar", bir noktada birleşerek laser ışını gibi etki ederek belli hususların oluşmasında son derece önemli rol oynarlar.
Burada farkedileceği gibi, DUA'nın oluşmasını sağlayan ana güç, insana dışarıdan gelmeyip; tamamiyle, insanın varlığında mevcût olan Allah isimlerinin mânevî gücünden ortaya çıkmaktadır.
Kısacası DUA, kişinin kendindeki ilâhî güçler eşliğinde isteklerini gerçekleştirme faaliyetidir. Ve elbette ki bunun bir tekniği ve bilimsel açıklaması vardır.
DUA, esas itibariyle, beynin "yönlendirilmiş dalgalarıdır".
Bu sebepledir ki, konsantrasyon ne derece güçlü olursa, DUA'ya icâbet de o derece süratli olur. Bunun için denmiştir, "mazlumun duası yerde kalmaz; âh alan felâh bulmaz!."
Zirâ, o "âh" eden kişi, öyle bir sıkıntı ile, öyle bir konsantrasyon ile, menfî beyin dalgalarını o kişiye yöneltir ki, o yayın okundan kurtulmak aslâ mümkün olmaz.
Dedesinde çıkmasa, torununda çıkar o "âh"ın neticesi!.
Nasıl mı, çok basit!.
Dedenin aldığı "âh" dalgaları, onun öyle bir genetik düzenini etkiler ki, neticesi kendisinde ortaya çıkmasa bile, çocuğunda veya torununda genetik intikal dolayısıyla ortaya çıkar; ve dedesinin cezasına mâruz kalır. İşte bu yüzden denmiştir, "Dedesi erik çalmış, torunun dişi kamaşmış" diye.
Evet, eller ileri kollar açık dua demiştik... Efendimiz böyle yapmış.
Çölde yaralı bir halde kendilerini bulan yaralarını temizleyen, onları iyileştiren kimseleri öldürüp kaçanlar hakkında Hazreti Rasûlullah, ayakta, elleri yukarıda târif ettiğimiz biçimde açık olarak ashab ile beraber dua etmiş ve kaçan kişiler çok kısa süre içinde bulunarak yaptıklarının karşılığını almışlardır.
Ayakta, eller târif ettiğimiz biçimde avuç içleri yüze, kollar ileriye dönük olarak parmak uçları aracılığıyla "yönlendirilmiş" dalgalar şeklinde yapılan DUA gibi, ayrıca, SECDE hâlinde yapılan DUA da son derece tesirlidir.
Özellikle, gece yarısından sonra, yani güneşin bulunduğunuz yerin tam arkasında olduğu ve güneş radyasyonunun en asgariye indiği saatlerde SECDE hâlinde yapılan DUA son derece tesirlidir.
Şâyet kılınan hacet namazının; veya herhangi bir namazın son secdesinde bu DUA yapılırsa, tesir gücü bir hayli daha fazla olur.
Namazın, yani gece kılınan bir namazın son secdesinde, çeşitli kusurlarını itiraf ve onlardan bağışlanma dilendikten sonra DUA edilirse; ve istenen şeyin mâhiyetine göre, birkaç gün üst üste veya gün aşırı bir şekilde bu çalışmaya devam edilirse; takdiri ilâhî, o şeyin oluşmasına mutlaka cevap verir. Çünkü; o DUA'nın ısrarla devamına müsaade olunması, o duaya icâbet edileceğinin de göstergesidir. Zirâ, Allah, kabul etmeyeceği DUA'ya ısrarla devam şansı tanımaz.
Kişi, bir konudaki DUAsında ısrarlı değilse, o DUA'nın yerine gelme şansı da son derece düşüktür.
  
 
Hac da bunun çok çok büyük ve güçlü bir şeklidir.
 
Nitekim İstiklâl savaşı sırasında çeşitli toplulukların, mevlid veya sair isimler altında yaptığı toplantılarda ettikleri dualar; yâni beyin dalgalarını tek bir gaye uğruna yönlendirmeleri ve odaklamaları, toplum üzerinde büyük mânevi güç oluşturmuştur.
“Mânevi yardım” denilen şey, hep beyinlerin tek bir gayeye odaklanarak güç yaymalarından başka bir şey değildir.
Esasen, burada ayrıca belirli bir "melekî" veya kendilerini "uzaylılar" olarak tanıtan cinlerin güçlerinden faydalanmak için yapılan bağlantılar da söz konusu olabilirse de, burada o konuya girmek istemiyoruz.
 
 
Beyin Gücü 4 :
 
-Sizin beyin doktorlarınızın ilmi, bizim nazarımızda, deliliği meydana getiren (!) şeytanları kovmak için (!) delileri kamçılayarak kurtarmak isteyen kişiler kadar bile yoktur!
Bir takım dış ışınsal merkezlerin etkisi altında kalarak, size göre anormal davranışlar gösteren kişilere karşı uyguladıkları tedavi şekilleri nedir?.
Uyuşturucu haplar ya da iğneler veya elektro şok dedikleri beyni sarsma işi! Netice?. Çözüm!
Kanser olmuş hastaya, morfin vererek ağrısını duyurtmamaya çalışıp, sonra da “bu hastalığı geçirttik” demeleri gibi!
İdrâkı ayrı, yaşamı ayrı, düzeyi ayrı insanları anlayamadıkları için deli (!) diye niteleyerek gûya meseleye çözüm getirmeleri ve sonra da kendilerine paye vererek bununla öğünmeleri!
Oysa eski bazı bilginlerinizin, deli dediğiniz hastaları müzik ile tedaviye çalışmaları, çok daha müsbet bir yaklaşımdır meseleye! Zira burada ses dalgalarıyla beyni etkileme, uyarma veya uyuşturma mevcuttur. Neyse, zaten esas konumuz da bu değil...
Eğer insan beynine hâkim olabilirse, beynini ayarlayabilirse, programlayabilirse, suda da yürüyebilir, havada da uçar, zehiri de içip tesirsiz hâle getirebilir.
İspatı gene aranızda mevcut ama siz bunu farkedemiyorsunuz!.
-Nasıl aramızda mevcut?
-Karşısındakini hipnotize eden bir kişiyi ele alalım...
Bu hipnotizeden sonra, zehir gibi tuzlu suyu karşısındakine verip, sen limonata içiyorsun dediğinde, o kişi gerçekten limonata içiyormuşçasına o nesneyi içip bundan lezzet de almıyor mu?. Sonra da tuzlu suyu içtiğini hiç hatırlamıyor bile...
Veya daha büyük bir misâl size göre... Hipnotize edilen bir şahsın, hiç bir uyuşturucu verilmeden karnını açıp, mide veya başka bir organını ameliyat yapabiliyorlar mı?.
-Evet bunu gördük televizyonda...
-Peki o şahıs, hiç uyuşturulmadığı halde karnının bıçakla kesilmesini de seyretti ve de hiç acı duymadı değil mi?.
-Evet, öyle!
-Peki bunun nasıl gerçekleştiğini izah edebilen var mı?.
-Hayır! Hipnotize diyorlar ama havada kalan bir kelime, ne oluyor, nasıl oluyor bunu izah edebilen yok!.
-Daha ötesine gidelim istersen! Filipinlerdeki "şifacı"ları duydun herhalde... Biliyorsun neler yaptıklarını?
-Evet, gazetelerde okumuştum... Hastayı, hiç bir alet veya bıçak kullanmadan ameliyat ediyor, kan akıtmıyor, ve sonra da açtığı yeri gene eliyle kapatıyormuş. Hattâ ameliyat izi bile kalmıyormuş! Üstelik ameliyat olan hasta da bu durumu olduğu gibi seyrediyormuş!
-İşte bütün bunlar hep beyinlerin kontroluyla ve programlanmasıyla meydana gelen şeylerdir...
İnsanın madde zindanından çıkabilmesi için tek şansı beyindir!
Kendindeki güç ve kuvvetleri keşfedebilmesi için gene tek yolu, beynini kullanabilmesini öğrenmesidir.
 
 
Beyin Gücü 5 :
 
Beynin kapasitesi her yaşta artırılabilir, Doç. Dr. Serdar Dağ'a göre en iyi beyin egzersizi yapma yöntemleri arasında açık havada kitap okumak ve bulmaca çözmek bulunuyor..
Beynin kapasitesi artırılır mı?
Her insanın belli bir beyin kapasitesi vardır. Bunu genetiği belirler. Fakat bu kapasitenin etkin kullanılması için yapılacak birçok şey vardır. Örneğin; bir arabanın son göstergesi 180 km ise, 200 km hız yapılamaz. Fakat iyi bir araba, bakım ve kullanan ile gerekirse son hıza kadar çıkabilir. Son yıllardaki bunca gelişmelere rağmen, beyin hâlâ insan vücudunda, hakkında en az bilgiye sahip olunan organdır. Yapılan çalışmalar ve uzmanlara göre birçok kişi beyin potansiyelinin çok az bir kısmını kullanmaktadır.
* Okul eğitimi beyni geliştiriyor mu?
Maalesef okullardaki eğitim düzeni; beynin sadece sol tarafını geliştiren matematik, fen bilgisi ve Türkçe gibi derslere önem verirken, beynin sağ tarafını geliştiren resim, müzik, el sanatı gibi derslere pek fazla önem vermez.
 Halbuki; tarihte başarılı olan insanlara bakıldığı zaman, bu kişilerin, bilerek veya bilmeyerek sağ ve sol beyinlerini geliştirmiş kişiler olduğu görülür. Başarılı insanlar beynin her iki yarısını kullanabilen, gerektiğinde birinden diğerine geçebilen insanlardır. Sağ lobun duygular ve hayallerin etkisinde olduğu ve bütünsel öğrendiği, bu yüzden bilgileri sırayla işleyen sol lobun aksine daha hızlı ve etkili olduğu anlaşılmıştır.
Sadece sol lobu gelişmiş olan ve bu lobu iyi kullanan insanların üretken düşünebilmeleri için sağ beyni geliştirmeleri gerekir. Çünkü insanın mucitlik ve üretkenlik kısmını sağ beyin sağlar. Sağ ve sol beyin birbirini tamamlayan fonksiyonlara sahiptir. Sol beyni gelişmiş bir kişi sağ beynini de geliştirirse, beyninin kapasitesi, hayal edemeyeceği kadar fazla artar.
ŞEHİR HAYATI ZORLAR
* Beyni neler olumsuz etkiler?
Özellikle günümüzde büyük metropol şehirlerde yaşamak, hiçbir etken olmasa da tek başına stres kaynağıdır. Trafik, hava kirliliği, çalışma şartlarının ağırlığı, zamanla yarışma gibi etkenler beyni ve sinir sistemini olumsuz etkiler.
 Aşırı stres; uykusuzluk, sinir, insanlara tahammülsüzlük durumlarını da beraberinde getirir. Aşırı stres altında kalan beyin yıpranır, fonksiyonları bozulmaya başlar ve hükmetme kabiliyeti zayıflar. Örneğin; günlerce uykusuz kalan kişinin hafızası ve düşünce yeteneği zayıflar, vücut direnci düşer. Böyle durumlarda hekim yardımı gerekir.
* Stresin beyindeki tahribatı görülebilir bir durum mu?
Sinir ve stres, sinir sisteminin normal işleyen biyokimyasal mekanizmasını bozar. Bazen geri dönüşümsüz tahribat bile yapabilir. Özellikle ağır ruhi travmaya maruz kalınca yaşanan şok, buna bir örnektir.
Olumsuz olayların etkisi ile beyinde salgılanan maddeler, vücuttaki diğer hormonları da aktive eder. Buna bağlı olarak dolaşım hızlanır, kalp ritmi artar. Kişi yerinde duramaz. Geçici olarak beyin fonksiyonları zayıfladığı için kişinin bedenine hükmetme kabiliyeti azalır. Bu yüzden saldırganlık, eşya kırma, bilinçsiz bir şekilde karşı tarafa zarar verme görülebilir.
* Stresli işlerde çalışanların beyinleri zarar görür mü?
İşyeri en büyük stres kaynağıdır. Ancak unutmayın; profesyonellik, bulunan her şarta uyum sağlama kabiliyetidir. Dolayısıyla iş yaşantısı insan yaşamını sürdürmesi için kaçınılmaz ise, iş stresi ile başa çıkmayı bilmemiz gerekir. Bunun için psikolojik destek almak gerekebilir.
Yurtdışındaki büyük şirketlerde çalışanlara, stresle başa çıkmanın yollarına dair seminerler verilir. Gerekirse kişilerin birebir destek alması sağlanır. Neticede sinir ve stres, beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilediği için dikkati azaltır, doğru karar vermeyi engeller, olaylara objektif bakmayı önler. Eğer kendi kendinize, yaşadığınız sinir ve stresten kurtulamıyorsanız, uzman desteği almanız ve hatta gerekirse ilaç tedavisi görmeniz gerekebilir.
İLAÇLA TEDAVİ EDİLEBİLİR
* Sinir ilaçları beyinde tahribata neden olur mu?
Beyin hayali bir organ değildir. Akciğer, böbrek, karaciğer gibi rahatsızlanabilen bir organdır. Örneğin; karaciğerde tahribat sonucu salgılanan maddelerin yüksekliği ateş, sarılık gibi belirtilere neden olur. Beyinde de ruhsal travma, iş stresi vs. gibi etkenlerle salgılanan maddeler nedeniyle oluşan hasar sonucu; sinir, stres, uykusuzluk gibi belirtiler oluşur.
 Diğer organlarda oluşan hasarlar nasıl ilaçla tedavi ediliyorsa, beyin ve sinir sistemi de ilaçla tedavi edilebilir. Beyinde işleyişi bozulan biyokimyasal düzen ilaçla düzeltilmezse hastalık ilerler. Sinir ve stresin beyine vereceği zarar, ilaçların vereceği zarardan tahmin edemeyeceğiniz kadar fazladır.
* Sinir ilaçları bağımlılık yapar mı?
Bu ilaçlar genelde yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçlardır. Bunların kontrolsüz ve sık kullanılması bağımlılık yapabilir. Sinir sisteminin tedavisinde esas kullanılan ilaçlar ise bağımlılık yapmayan ilaçlardır.
Ancak bunlar yarım bırakıldığında şikayetler tekrarlar ve ilaca yeniden başlanınca hasta bunu bağımlılık zanneder. Bağımlılık paniğine kapılmayın, doktor kontrolünde dozu azaltılarak bu ilaçlar rahatlıkla bırakılabilir
 




































 
 
  Bugün 42 ziyaretçi (51 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol